MÜCADELENİN 1.
YILINDA GÖKÇESU MADEN İŞÇİLERİ VE ÖYKÜSÜ
“öyle bir yol ayırımındasın ki artık
mümkün değil tek başına savunman hiçbir
şeyi
ya kalmaya boyun eğeceksin ayaklar
altında
ya da yerini alacaksın direnenlerin
yanında...!”
GRİZULARLA KAN GÖLÜNE DÖNEN GÖKÇESU LİNYİT
HAVZASI
Yaklaşık 2000
işçinin çalıştığı Bolu/Mengen Gökçesu havzasında üretilen linyit kömürü
ülkenin en kaliteli kömürü olarak kabul edilirken, ocaklarda olumsuz çalışma
koşulları ve kayıt dışı egemendir. Gelir vergisinden muaf olan yeraltı
işçisinin eline ayda yaklaşık 250 milyon lira civarında bir para
geçmektedir. Yasalarda 7.5 saat olarak görülen günlük çalışma süresi
buradaki ocaklarda uygulanmamaktadır. İşveren ve temsilcileri ekiplere 4-6
sarma yapmadan çıkmayacaksınız dediklerinde bunun karşılığı 10-12 saati
bulmakta ve fazla çalışma ücreti ise ödenmemektedir. Çalışanların SSK
primleri gerçek hizmeti üzerinden değil, düşük ve yılda en fazla 250 gün
üzerinden yatırılmaktadır. İşçilere hizmet sözleşmesi imzalatılmakta,
onların bilgileri ve rızaları dışında sık sık giriş-çıkış yapılmakta,
işçilere yıl’ı doldurmadığı ileri sürülerek yıllık ücretli izin
verilmemektedir. Çalışanlara işveren, iş elbisesi ve koruyucu malzeme
vermediği gibi üretimde kullandığı kazmanın sapını dahi işçinin kendisine
aldırmaktadır. İşyerinde işyeri hekimi bulundurmamakta, sık sık ölümcül iş
kazalarının; grizu ve göçüklerin olduğu ocaklarda (19 kasım 2000’de Nurullah
Ercan’a ait Kayaaltı linyit ocağında meydana gelen iş cinayeti sonucu 7 işçi
can vermişti) olay sonrası denetimden kurtulmak için sahte belge ve raporlar
üzerinde işyeri hekimi gösterilmektedir. Gerek TKİ’den rödevansla kiralanan
sahalardan çıkan linyitin, gerekse mülkiyeti şirketlere ait olan sahalardan
çıkan linyitin gerçek üretim ve satış miktarı bilinmemekte, denetimden
yoksun olması nedeniyle bu havzada her yıl devlet trilyonlarca vergi kaybına
uğramaktadır. İşçilerin anlattığı bir başka gerçek ise; Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) müfettişlerinin ocakların denetimiyle ilgilidir.
Yıllardır aynı havzada çalışan işçiler, müfettişleri daha önce sadece
ocaklarda iş cinayetleri sonrası gördüklerini, birde şimdi Dev.Maden-Sen’in
ısrarlı takibi sonucu gördüklerini beyan etmişlerdir. İşçi Sağlığı ile
ilgili yasa, tüzük ve yönetmeliklerin geçerli olmadığı ocaklarda, İş
Güvenliği de tamamen işverenlerin iki dudağı arasındadır.
Gökçesu
Beldesi’nde Nurullah ERCAN’ın Kuzey Anadolu Madencilik A.Ş adına TKİ’den
mülkiyet hakkını satın aldığı linyit sahaları bulunmaktadır. Nurullah ERCAN,
bu sahaları gene hisselerinin en az %80’nin kendisinin olduğu şirketlerinden
Bükköy Madencilik A.Ş, Arafa Madencilik Ltd.Şti, Üçpınar Madencilik Ltd.Şti
ve Ercan Madencilik A.Ş kanalıyla işletmektedir.
Öte yandan
Kuzey Anadolu Madencilik A.Ş, TKİ’den rödövans usulü Tuzlukaya linyit
ocağını kiralamış (şu anda direnişte bulunan işçilerin çalıştığı ocak) ve
yıllardır üretim yapmaktadır. İşveren, kendi sahasında bulunan ocaklarda
üretimi daha çok taşeron aracılığıyla yapmaktadır. Taşeronlar, kimi zaman
işverene ait farklı farklı şirketler görünürken, kimi zamanda evrak üzerinde
ocaklarda çalışan işçilerden oluşmaktadır.
BAHARIN GELİŞİ SENDİKAL BİLİNCİN
FİLİZLENMESİNE YOL AÇTI
2001
Mayıs’ında Üçpınar ile Bükköy Madencilik şirketlerinin üretim yaptığı,
Gökçesu’ya 7-8 kilometre uzaklıktaki Kayaaltı, Çorak ve Çamlık linyit
ocaklarında 300’den fazla, Kuzey Anadolu Madencilik A.Ş’nin Gökçesu’ya
yaklaşık 1 kilometre uzağındaki Tuzlukaya linyit ocağı’nda ise 100’den
fazla işçi çalışmaktaydı. Olumsuz çalışma koşullarına ve kendilerinin insan
yerine konulmamasına isyan eden bu ocaklarda çalışan işçilerden; Tuzlukaya
ocağında 88, diğer ocaklarda ise 228 işçi Haziran 2001’de Dev.Maden-Sen’e
üye oldular. İşçilerin sendikaya üyeliğinin ardından sendikanın işveren
Nurullah Ercan’la görüşme talepleri yanıtsız bırakıldı ve işveren sürekli
sendikadan kaçmayı tercih etti.
SENDİKAYI TASFİYE ETMEK AMACIYLA OCAKLAR
KAPATILDI
300’DEN FAZLA İŞÇİ İŞTEN ATILDI
İşçilerin
sendikaya üye olmasının devamında işveren sendikadan istifa ettirmeye dönük
baskı ve tehditleri gündeme getirdi. İşçiler, sendika üyeliğinin Anayasal
hakları olduğunu söyleyerek sendikadan istifa etmemekte direndiler. İşveren,
işçilerin kararlı tutumunu anlayınca 11 Haziran’da Üçpınar ve Bükköy
Madencilik Şirketinin üretim yaptığı Kayaaltı, Çorak ve Çamlık linyit
ocaklarını kapatarak işçileri işten attı. İşçilerin alacaklarını ödemeyen
işveren için sendika, Ankara 2. İş Mahkemesi’nde dava açtı ve devam ediyor.
Atılan işçiler bir süre işsiz kaldı. Daha sonra bir kısmı Gökçesu’daki
şirketlerin linyit ocaklarında, büyük bir kısmı ise Gökçesu dışında (Söke,
Çankırı, Zonguldak vb..) başka yerlerde maden ocaklarında işe girerek
çalışmaya başladılar.
KUZEY
ANADOLU MADENCİLİK’TE İŞÇİLER DİRENDİ SENDİKADAN İSTİFA ETMEDİ…
BİR KEZ DE YASALAR HİLEYLE AŞILMAYA
ÇALIŞILDI
İşveren,
Tuzlukaya ocağında çalışanlar üzerindeki baskıyı artırarak istifa ettirmeye
çalıştı. Yasadışı uygulamalarla sendikayı tasfiye etmek isteyen işveren
amacına ulaşamadı. Yasadışı yollarla işçileri sendikadan istifa ettiremeyen
işveren birkez de yasaları hileyle aşmayı denedi ve işyerinde işçilerin iş
yavaşlattıkları ve iş güvenliğini ortadan kaldırdıkları iddiasıyla Mengen
Asliye Hukuk Mahkemesine Tespit için başvurdu. Gökçesu’da iyi ilişkide
bulunduğu komşu maden şirketinin İran’lı maden mühendisini bilirkişi olarak
gösteren (Gökçesu’da bu tür tespitlerde işverenler mühendislerini
birbirlerine bilirkişi olarak vermekte ve karşılıklı dayanışma içinde
objektif olmayan sipariş bilirkişi raporları hazırlattırmaktadırlar)
işveren, 6 Aralık’ta ocakta Tespit yaptırdı. İran’lı mühendis, İşverenin
siparişi üzerine bir bilirkişi raporu hazırladı, ancak Mengen Asliye Hukuk
Mahkemesi Hakimi bu raporla ilgili bilirkişiyi uyararak yazılanları ocaktaki
işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle sınırlı tuttu. Objektif olmayan bu rapor
karşısında ise Dev.Maden-Sen 13.12.2001 tarihinde bir tespit yaptırdı ve
işverence yaptırılan tespit sonucu hazırlanan sipariş bilirkişi raporunun
gerçekleri yansıtmadığını, işverenin kafasında kurguladığı senaryoyu
destekler mahiyette bir rapor olduğunu, işyerinde işyeri hekimi olmadığı
halde sonradan düzenlenen belgelerle işletme müdürünün doktor olan eşini
işyeri hekimi olarak gösterdiğini ortaya koydu. İşveren bilirkişi olarak
çıkar ilişkisi içinde olduğu komşu şirketin mühendisini gösterirken
Dev.Maden-Sen, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Maden
Mühendisleri Odası’nın Bolu Vilayetinde 2001 yılı için tespit ettiği 5
kişilik Bilirkişi listesi arasından bir kişiyi gösterdi.
SENDİKAL DİRENİŞİ KIRAMAYAN İŞVEREN,
OCAKTA ÜRETİME ARA VERİP İŞÇİLERİ ÜCRETSİZ
İZİNLE CEZALANDIRDI
İşveren
Mahkeme Tespitiyle elde ettiği Bilirkişi raporundan kendince güç alarak ve
bununla birlikte ekonomik krizi gerekçe göstererek, 7.12.2001 tarihinde
Tuzlukaya ocağında üretime süresiz ara verdiğini ilan etti ve çalışanları
ücretsiz izine çıkardı. İşverenin olumsuz tutumu aylarca devam etti.
Ocakları kapatıp işçileri işten attığı/işsiz bıraktığı gibi işçilerle
uğraşmaktan da geri durmadı, sürekli sendikadan istifa ettirmeye çalıştı.
Haziran ayında işten atılan ve sendikaca alacakları için Ankara’da davaları
açılan üyelerimizden bir kısmı işveren tarafından kandırılarak davalarından
feragat ettirildi.
PATRON HER YERDE HER FIRSATTA SENDİKA
İSTEMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR ;
İŞTEN ATILAN VE İZİNLE CEZALANDIRILANLARIN
YAKASINI DIŞARDA DA BIRAKMIYOR
Çalışma
barışının yeniden tesisi için devreye girenler oldu ancak hiç bir yararı
olmadı. Bu çaba içinde olanlardan birisi de CHP Genel Başkan Yardımcısı
İzzet Çetin’dir ve İzzet Çetin’in iyi niyetli girişimi sonucu kendisi
Nurullah Ercan’la bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmede, Nurullah Ercan,
“işyerinde kesinlikle sendika istemediğini” bir kez de İzzet Çetin’e
söyledi. İşveren Nurullah Ercan, Gökçesu işletme müdürlüğünde 12.3.2002
tarihinde işten atılan/ücretsiz izinle cezalandırılan işçilerle bir toplantı
yaparak sendikanın yayınladığı basın açıklamasını gösterip hakaret ederek,
“Siz bunların arkasında duruyorsanız benimle işiniz olamaz. Bu şerefsizlerle
birlikte olupta iş isteme hakkınız yok vb.” hakaretlerde bulunup, sendikadan
istifa ettikleri takdirde işe alınacaklarını bildirdi. İşçiler ise işverenin
bu hakaret dolu sözlerine tepki göstererek toplantıyı terk etti. İşçiler
adına 14 kişi 15 Mart’ta Mengen Cumhuriyet Savcılığına başvurup anılan
toplantıda işverenin kendilerine hakaret ettiğini bildirerek şikayette
bulundu. İşveren, kendisi hakkında Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunan
14 sendika üyesinin iş akdini 28 Mart’ta Şirket Yönetim Kurulu Kararıyla İş
Kanunu 17. madde 2. fıkrası çerçevesinde ihbar ve kıdem tazminatsız olarak
feshetti.
İŞVERENDEN ESNAFA EKONOMİK AMBARGO;
İŞÇİLERLE DAYANIŞMA İÇİNDE OLAN ESNAFLAR
TEHDİT EDİLİYOR
İşveren,
işçilerle yaptığı toplantıdan bir gün sonra Gökçesu Belde esnafıyla toplantı
yaptı ve esnafa, “ben işyerinde sendika istemiyorum sizde yardımcı olun bu
işi halledelim. Bunlara veresiye malzeme vermeyin, ev sahipleriyle konuşun
kira ödemeyen işçileri evden çıkarsın” diye akıl vermeye kalktı. Ardından
da, “siz yardımcı olmasanız bile ben daha önce bu beladan nasıl kurtulduysam
gene aynı şekilde kurtulmasını bilirim” diye konuşunca esnaftan bir kişi
dışında kalanlar işverenin yasadışı uygulamalarını itiraf eden konuşmalarına
tepki gösterip toplantı yerini terk etti.
Nisan 2002’de üretime
geçen ocaklarda çalışan işçilerin bir kısmı Gökçesu’da kiralık evde
otururken, dışarıdan yeni gelenler ise işverenin hazırladığı koğuşlarda
kalmaktadır. İşverenin işletme müdürü çalıştırdıkları işçilerle 28 Nisan’da
toplantılar yapmış, bu toplantıda Gökçesu esnafından direnişteki işçilerle
dayanışma içinde bulunanlarla görüşülmemesi, onların işyerlerine gidilmemesi
ve alışveriş yapılmaması konusunda uyarmıştır. Kara listeye alınan esnaflar
ise konuyla ilgili Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı ile Valiliğe şikayette
bulunmuşlardır.
YASADIŞI UYGULAMALARIN ÖNLENMESİ KONUSUNDA
KAMU KURUMLARI NEZDİNDEKİ GİRİŞİMLER
HIZLANDIRILIYOR
Uzlaşmaya dönük
hiçbir gelişmenin olmaması nedeniyle Dev.Maden-Sen kamu kurumları nezdinde
daha önce başlattığı girişimleri (ÇSGB ve bağlı kuruluşlar, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü, Türkiye Kömür İşletmeleri
Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı ve buna paralel olarak Bolu Tabip Odası
vb.) hızlandırdı. ÇSGB İş Teftiş Kurulu’nun Gökçesu’da inceleme yapması için
farklı düzeylerde görüşmeler gerçekleşti. SSK İş Teftiş Kurulu’na yazı
yazılarak; ocaklarda işçilerin yılda 365 gün çalışmasına rağmen SSK’da
hizmetleri en fazla 250 gün çıktığı, asgari ücretin biraz üzerinde ücret
ödendiği halde bordroda asgari ücretten gösterildiği belirtilerek
kayıtdışının ve işçilerin magduriyetlerinin giderilmesi için inceleme
talebinde bulunuldu. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na yaşanan sonuçta
kendilerinin de payları olduğu belirtilerek işverene yaptırım uygulanması
istendi. Gelirler Genel Müdürlüğü’ne işyerinde kayıtdışının egemen olduğu
bildirilip bunun önlenmesi ve işverenin cezalandırılması talep edildi.
TKİ’ye işverenin rödevans sözleşmesine uymadığı, ürettiği kömürün ancak
%25’ini TKİ’ye bildirerek bunun kirasını ödediği, %75’ini gizlediği ve
kendilerini zarara uğrattığı bildirilerek gereğinin yapılması istendi.
Nurullah Ercan’ın Kuzey Anadolu Madencilik A.Ş rödevans sözleşmesi
çerçevesinde her ay ürettiği kömüre karşılık yaklaşık 8.5 milyar lira TKİ’ye
ödeme yaparken, üretime ara verdiğinde sözleşmenin 21. maddesini (madencilik
faaliyetlerini engelleyici zorunlu nedenler) işçilerin sendikal
örgütlenmesiyle ilişkilendirerek ocakta uzun süredir, “yasadışı grev”
yapıldığını, kapalı olan ocakta yapılan ölçümlerin üretime geçilmeye engel
olduğunu iddia ederek aylık ödemelerin dondurulmasını talep etti. TKİ,
işverenin rödevans sözleşmesinin 21 maddesine dayanarak ileri sürdüğü
gerekçeleri reddetti ve işverene ödemelerin sözleşme çerçevesinde bundan
sonra da devam etmesi gerektiğini bildirdi. İşveren, her ay yaklaşık 8.5
milyar lirayı TKİ’ye yatırmaya devam etti. Dev.Maden-Sen ise TKİ’den
işyerindeki yasal olmayan uygulamaların kendisi tarafından denetlenmesini ve
önlenmesini, sendikal hak ve özgürlüklerin korunmasını, işverene ocağı
üretime geçirmeye zorlamasını istedi. TKİ ise, işyerindeki çalışma yaşamıyla
ilgili sorunların ÇSGB ve yargıyı ilgilendirdiğini, sözleşmede zaten bununla
ilgili bir madde bulunmadığını, işverenin her ay ödemelerini düzenli bir
şekilde yaptığı sürece sözleşmenin yürürlükte kalacağını ifade etti. TKİ’nin
bu tutumu aylarca devam etti. TKİ müfettişleri kanalıyla Tuzlukaya ocağında
her ay düzenli ölçümler yaptırdı ve ocakta bulunan gaz oranının üretime
engel teşkil edecek bir seviyede olmadığını tespit ederek işverene 31 Mayıs
2002 tarihli bir yazıyla, “ocakta üretime geç”mesini bildirdi. Ancak
işverenin itirazda bulunarak ocakta gaz ve su olduğunu öne sürdü. İşveren bu
problemi ortadan kaldırmanın tek çaresinin bu ocağın bulunduğu sahanın
mülkiyetiyle birlikte kendisine devredilmesini talep etti. TKİ’nin ülke
çapında birçok Bölge Müdürlüklerini kapatma, mevcut sahaları elden çıkarma
kararı alması işvereni rahatlattı. Ancak Dev.Maden-Sen’in konuyu sürekli
gündemde tutması TKİ’nin işverenin talebini yerine getirmesinde engel olmaya
devam ediyor.
GÖKÇESU’DA BASIN AÇIKLAMASI
GÖZALTILARLA ENGELLENDİ
İŞÇİLER ANKARA’DA ÇSGB İLE
GÖRÜŞÜP ŞİRKET ÖNÜNDE EYLEM YAPTI
İşçilerin yasalara
rağmen haksız bir şekilde mağdur olduklarını kamuoyuna yansıtılmaya
başlandı. İlk olarak 21 Ocak 2002 tarihinde konuyla ilgili bir basın
açıklaması yapılması kararı alındı, ancak Mengen Kaymakamının yasal olmayan
bir şekilde izin dayatması üzerine basın açıklaması jandarma tarafından
gözaltılarla engellendi. 26 Ocak’ta ise iradeleri dışında ücretsiz izine
çıkarılan Kuzey Anadolu Madencilik A.Ş işçileri ve aileleri sabahın erken
saatlerinde otobüslerle Ankara’ya hareket etti. Önce ÇSGB Müsteşar
Yardımcısı Özer Özcan’la bir görüşme yapıp devamında ilgili şirketin Tunus
Caddesi 50/A-10 adresinde bir protesto gösterisi gerçekleştirdi. Saat
12:30’da ise Bakanlıklar/Olgunlar Sokak girişinde bulunan Madenci Anıtı
önüne gelindi; iş cinayetlerinde yitirilen maden işçileri adına saygı
duruşunda bulunulduktan ve anıta çiçek bırakıldıktan sonra bir basın
açıklaması yapıldı, işverenin uygulamaları sloganlarla protesto edildi.
GÖKÇESU’DA İLK DEFA BİR YÜRÜYÜŞ
VE MİTİNG YAPILDI
SENDİKA BİNASININ AÇILIŞ TÖRENİ
KAYMAKAMIN TALİMATIYLA ENGELLENDİ
Gökçesu havzasında
örgütlenme çalışmaları bir süre ev ve kıraathanelerde yapılan toplantılarla
devam ederken artık buralar sendikal çalışma için yetmez oldu ve sendika
temsilciliği açılmasına karar verildi. Gökçesu merkezinde bir yer tutuldu ve
5 Şubat tarihinde bununla ilgili bildirim Kaymakamlığa yapıldı. 9 Şubat’ta
Gökçesu’da, “Sendikasızlaştırmaya, işsizliğe ve yoksulluğa hayır” yürüyüş ve
mitingi gerçekleştirildi. Miting sonrası Dev.Maden-Sen Temsilciliğinin
açılış töreni Kaymakamın talimatıyla jandarmaca engellendi. Bolu Jandarma
Alayının kuşatmasında yapılan yürüyüş ve miting Gökçesu tarihinde bir ilk
olurken, sonrasında jandarmanın baskıları artarak devam etti. Bu arada
Dev.Maden-Sen Gökçesu Temsilciliği mekanı ev sahibine işverenin baskısı
sonucu boşaltılmak zorunda kalındı. Bu kez Almanya’da bulunan bir vatandaşın
ana cadde üzerinde, apartmanın birinci katındaki dairesine taşınıldı.
GÖKÇESU’DA ADI KONULMAMIŞ BİR
SIKIYÖNETİM UYGULAMASI BAŞLADI
Haksızlığa uğramış ve demokratik
bir şekilde hakkını arayan Dev.Maden-Sen üyeleri birileri tarafından
jandarmaya adeta terörist olarak hedef gösterildi, jandarma da ona göre
davranmaya başladı. Gökçesu’da işçiler için adeta adı konulmamış bir
sıkıyönetim uygulaması sürüyordu. İşçilerin sokakta, Bolu yolu üzerinde ve
kıraathanede 2 kişiden fazla bir araya gelmesi, linyit ocaklarının bulunduğu
bölgeye giden yol üzerinde volta atması bile yasaklandı. İşverenin asılsız
ihbarlarıyla öncü işçiler gecenin köründe jandarma tarafından evlerinden
gözaltına alındı, sorgusuz sualsiz karakollarda sabahladı. Dev.Maden-Sen
yöneticileri 22 Mart’ta Bolu Valisi’ni ziyaret ederek bir görüşme yaptılar.
Yapılan görüşmede Gökçesu’da işverenden kaynaklı sorunları Vali’ye anlatan
yöneticiler, jandarmanın gelişigüzel ve asılsız ihbarlara dayanarak işçilere
dönük baskılarından da bahsedip bunun önlenmesi talep edildi. Bolu Valisiyle
sendika yöneticileri arasında yapılan görüşmeden sonra jandarmanın işçiler
üzerindeki baskıları hissedilir ölçüde kalktı.
TİSK’İN TOPLANTISI GÖKÇESU MADEN
İŞÇİLERİ’NCE ABANT’TA PROTESTO EDİLDİ
İŞÇİLERİN EŞLERİ İLK DEFA 8 MART
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NÜ KUTLADI
Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonu tarafından (TİSK), yaklaşık 1.5 yıldır çıkması
engellenen İş güvencesi yasa tasarısının yeniden Bakanlar Kurulu’nda
görüşüleceği haberi üzerine TİSK, 9 Mart’ta Bolu/Abant’ta Milletvekillerinin
de katılacağı bir toplantı düzenleyeceğini açıkladı. Davet edilen
milletvekilleri aileleriyle birlikte Abant Palas’ta hem toplantıya katılacak
hem de tatil yapacaklardı. Tüm masrafları (gidiş-gelişte dahil) TİSK
tarafından karşılanacak olan milletvekillerini bu toplantıyla birlikte TİSK
ikna edecek ve iş güvencesi yasa tasarısı bir süre daha engellenmiş
olacaktı. TİSK’in bu kararı üzerine üyesi olduğumuz Türkiye Devrimci İşçi
Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) Genel Başkanı yaptığı bir açıklamayla,
işverenlerin bu girişimini tepkiyle karşılayarak, toplantı yerinin şu anda
iş güvencesi yasasına en çok ihtiyaç duyan Gökçesu’daki üyelerimiz
açısından isabetli olduğunu belirterek bu vesileyle maden işçileri Abant’a
gidecek ve davete gelen milletvekilleriyle görüşeceklerdir diye basında
haber geçmesi üzerine sendikamız iki günlük bir çalışma ile Gökçesu’da
direnişte bulunan işten atılmış/ücretsiz izinle cezalandırılmış üyelerimiz
ve ailelerini örgütleyerek 9 Mart’ta Abant’a taşıdı. TİSK’in davetine 14
milletvekili katıldı, maden işçileri ve aileleri toplantının yapıldığı otele
jandarma tarafından yaklaştırılmadı, otelin karşısında bulunan boş arsada
TİSK’in girişimini saatlerce protesto ederek akşam Gökçesu’ya geri döndüler.
Üyelerimizin eşlerinin oluşturduğu 16 kişilik bir kadın grubu ise protesto
gösterilerinin ardından Bolu’da aynı gün düzenlenen ve kendilerinin davet
edildiği 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliğine katıldılar ve oradan
Gökçesu’ya geçtiler.
HAZİRAN’DA KAPATILAN OCAKLAR
TAŞERON SİSTEMİYLE ÜRETİME GEÇTİ
İŞ’E MAHKEMEDEN VAZGEÇEN VE
SENDİKADAN İSTİFA EDENLER BAŞLATILDI
İşveren, Kayaaltı
linyit ocağını Doruk Turizm Ltd.Şti taşeronluğunda 13 Mart’ta 150 işçiyle
üretime geçirdi. İşe başlattıkları işçiler ağırlıklı olarak mahkemeden
vazgeçenler, kandırılarak sendikadan istifa ettirilenler ve geçmiş yıllarda
bu şirkette çalışan, sendika üyesi olmayan işçilerden oluşmaktaydı.
Üyelerimiz işletmeye giderek bu durumu protesto edip iş talebinde
bulundular, ancak olumsuz yanıt aldılar. Bu arada 3 Nisan’da Çorak linyit
ocağında üretime dönük hazırlıkların başladığı bilgisi alınması üzerine
üyelerimiz aileleriyle birlikte Çorak ocağı mevkiine giderek oturma eylemi
başlattılar, jandarmanın müdahalesi sonucu zor kullanılarak bölgeden
uzaklaştırıldılar. 7 Nisan’da Çorak ocağı Üçpınar Madencilik taşeronluğunda
ve daha sonraki günlerde ise Çamlık ocağı da Arafa Madencilik taşeronluğunda
üretime geçti. Gene ücretsiz izinle cezalandırılanların iş için yapılan
başvuruları bir işe yaramadı. İşe yeni giren işçilere kabul edilmeyecek
şartlar dayatarak çalıştırmaya başladılar. Ancak işe girenlerin bir kısmının
birkaç gün çalıştıktan sonra memleketlerine geri dönmeye başladıkları
görüldü.
SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER
MÜCADELESİ DİRENİŞ ÇADIRLARINA TAŞINDI
4 Nisan sabahı
Gökçesu’ya 7 kilometre uzaklıkta işletmenin bulunduğu bölgeye giden
üyelerimiz, işletmeye asgari 600 metre uzakta bulunan yol kenarındaki boş
bir arsadaki kamyon kasasının üstünü ambalaj naylonuyla örterek orda yatmaya
başladılar. Mücadele yeni bir sürece giriyordu ve artık direniş
çadırlarda devam edecekti. Bu arada Gökçesu jandarması üretime geçen
ocaklarda, vardiya değişimlerinde çalışanlara direnişçilerden saldırı olacak
şeklinde işverenin asılsız ihbarları üzerine çadırın bulunduğu bölgede nöbet
tutmaya başladı. İşçiler, Gökçesu’da esnaftan aldıkları bir davulu çalarak
bu yeni süreci halaylarla kutladılar. Soğukların geceleri yoğunlaştığı
günlerde sendikamız 7 Nisan’da temin ettiği büyük çadırı boş arsaya
yerleştirdi. Çadırın İçine somyalar, yataklar yerleştirilip birde soba
kuruldu. Büyük çadırın dışında iki küçük çadır ve birde kamyon kasası
barınmak için uygun hale getirildi. Fiili direnişte olan 58 üyemiz 7
Nisan’dan sonra sendikamızdan bir kişiyle birlikte sürekli çadırda kalmaya
başladılar. İşverenin olası provakasyonları karşısında direniş çadırında
akşam 19:00 ile sabah 07:00 arası düzenli olarak nöbet uygulaması gündeme
getirildi.
DAĞ BAŞINDA DAĞ
KANUNU;
ÇADIRDA DAVUL ÇALAN İŞÇİYE PARA
CEZASI
Bu arada, dağ başında işverenin
işletme müdürünün davul sesinden rahatsız olduğunu jandarmaya şikayeti
üzerine işçiler aleyhinde başlatılan soruşturma sonuçlandı. Mengen
Cumhuriyet Savcısı tarafından 7 direnişçi işçiye 54.520.000’er milyon lira
para cezası verildi. Kurtların rahatsızlığını anında değerlendiren
C.Savcısının insanların 58 gündür aileleriyle birlikte işsizlik ve sefalet
içinde geçirdikleri yaşamı sorgulayıp sorgulamadığı, bir insan olarak bundan
ne kadar rahatsız olduğu, işçilerin yasadışı uygulamalar hakkında kendisine
yaptığı şikayetleri nasıl değerlendirdiği bilinmez ama, yerleşim biriminden
en aşağı 7 kilometre uzakta olmasına rağmen 7 işçiye nasıl ceza verdiği
–üstelik davulu çalan bir kişidir- doğrusu meraka değer bir konudur. (ilk
duruşma Mengen’de 10 Eylül’de yapılacaktır)
İŞVERENİN TEHDİDİ SONUCU DİRENİŞ
ÇADIRININ ELEKTRİĞİ - SUYU KESİLDİ
EMEKÇİ DOSTU ESNAFLAR İŞÇİLERE
ANINDA BİR JENERATÖR YETİŞTİRDİ
Çadırların kurulduğu
arsanın yanında bulunan inşaat malzemesi satıcısından çadıra çekilen
elektrik ve su, işverenin esnafa baskı yapması, esnafın işverenle çıkar
ilişkisi olması nedeniyle kesildi. Direnişçilerin yardımına Gökçesu esnafı
koştu ve acilen direnişçilere bir jeneratör temin edip verdiler. Su ihtiyacı
ise derenin karşı tarafında bulunan (yaklaşık 700 metre uzaklıkta) bir
vatandaşın hayrına yaptırdığı çeşmeden karşılanmaya başlandı. İşveren, bu
vatandaşı da bulup “senin çeşmenden su alıyorlar, verme” demişse de
vatandaş, “zaten ben hayır için yaptırdım, ihtiyaç duyan alabilir” diye
işvereni terslediği biliniyor.
DİRENİŞE YEREL BASININ İLGİSİ
ARTIYOR
BASINI SUSTURAMAYAN İŞVEREN
PSİKOLOJİK SAVAŞ AÇTI
İşçilerin uğradığı
haksızlıklar her fırsatta kamuoyuna yansıtılmakta, kamu kurumlarının
denetimlerinin biran önce gerçekleşmesi için çaba sarf edilmektedir.
Yaşananlar günü birlik basına yansımakta/yansıtılmakta özellikle Bolu Yerel
Basını bu konuda olumlu katkılarda bulunmaktadır. Özellikle Bolununsesi
gazetesi’nde Nejat Yaraş’ın köşesinde çıkan yazılar ve yazarın 11.02.2002
tarihinde, “Sayın Valimize” başlığıyla yaptığı suç duyurusu işverenin
tepkisini çekmiş, bir süre sonra noter kanalıyla tekzip talebinde
bulunmuştur. Normalde yazarın iddialarının tamamı gerçek olmasına rağmen
gazetenin daha önce aldığı prensip karar doğrultusunda tekzip yayınlanmış
ancak Yaraş, tekzip’in hemen bir satır altında iddialarını ısrarla
savunmayı, “ve işte gerçekler” ara başlığıyla sürdürmüştür. İşveren 15
Nisan’da, 6 sayfalık, “İŞTE ASIL GERÇEKLER” başlığıyla tamamen demogojiye
dayanan bir yazı çıkarmış ve Gökçesu’da dağıttırmıştır. Dev.Maden-Sen ise
işverenin bu yalanlarını deşifre etmeye dönük Maden İşçilerinin Sesi Gökçesu
Özel Sayısı’nı çıkararak yaygın bir şekilde Gökçesu ve Mengen’de
dağıtmıştır. Yani belli bir süreçten sonra işveren fiili saldırılarının
devamında psikolojik saldırıları devreye sokmuştur. Yasal prosüdürlere uygun
olmayan bir şekilde hazırlanan ve dağıtılan el ilanıyla ilgili işveren ve
dağıtıcısı hakkında ayrıca Mengen’de dava açılmıştır.
KAMU KURUMLARININ BAŞLATTIĞI
İNCELEMELER SONUÇLANMAYA BAŞLADI
ÇSGB MÜFETTİŞLERİ İDDİALARIMIZIN
BİR KISMINI TESPİT ETTİ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı (ÇSGB) İş Teftiş Kurulu’na yaptığımız başvuru sonucu müfettişlerin
işyerindeki incelemeleri tamamlanmış, çıkan rapora göre iddialarımızın bir
kısmı (2000 ve 2001 yıllarında işverenin kendi adamlarına 2.5 aylık net
ücret tutarında ikramiye ödediği, ayrım yaparak diğer işçilere ödemediği ve
ödemesi gerektiği, işçilere fazla mesai, genel tatil ve bayram tatili
günlerinde çalıştıklarının karşılığında yasa gereği ücretlerini zamlı
ödemediği ve ödemesi gerektiği, işçilerin hiç birisine yıllık ücretli izin
verilmediği ve geçen yıllara ait hak edilen bu izinlerin ücretlerinin
işçilere verilmesi gerektiği, işverenin yasadışı uygulamalar içinde olduğu
ve bunun için milyarlarca lira ceza kesildiğine dair bir sürü konu
müfettişlerin raporlarında yeralmaktadır) müfettişlerce de tespit
edilmiştir. Sendikamızın ve üyelerimizin kamu kurumları nezdindeki haklılığı
Bolu Olay Gazetesi 22 Nisan 2002 tarihli manşetinde, “Gökçesu’da insanlık
ayıbı devam ediyor; Bakanlık maden işçilerini haklı buldu” başlığıyla
yeralmıştır. Bu haber üyelerimiz ve yereldeki dostlarımız arasında büyük bir
morale neden olurken işveren çevresinin telaşı gündeme gelmiştir. Bu
gazeteden yeterli sayıda satın alınarak Gökçesu’da halk ve esnafa ücretsiz
olarak dağıtılmıştır. Üyelerimiz Bakanlık müfettişlerinin tespiti ile ortaya
çıkan alacaklarının ödenmesi için işverene yazılı başvuruda bulunmuş,
işveren 15 gün sonra olumsuz yanıt vermiştir. Nedeni üyelerimize ödenecek
olan para direnişteki işçiler açısından büyük bir moral yaratırken mevcut
çalışanları ayaklandıracak ve işverenin hesapları boşa çıkacaktır.
Sendikamız işçilerin hak etmiş oldukları parayı almak için mahkemeye
başvurmuştur.
İŞLETME MÜDÜRÜ, SAHTE BELGELERLE
EŞİNİ İŞYERİ HEKİMİ GÖSTERDİ
İDDİAMIZ VALİLİKÇE TESPİT EDİLDİ
VE DR. MÜRŞİDE ŞOLPAN HK. SORUŞTURMA AÇILDI
13.12.2001 tarihinde
sendikamızca Mengen Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimine yaptırılan Tespit’te,
işverenin yasal açıklarını kapatmak amacıyla alalacele sahte belgeler
düzenlediği, bunlar içinde olmayan İşçi Sağlığı İş Güvenliği Kurulu’nu
oluşturup, işyeri hekimi olarak İzzet Baysal Devlet Hastanesi’nde Nöroloji
Uzmanı olarak çalışan işletme müdürünün eşi Dr. Mürşide Şolpan’ın
gösterildiği tespit edilmişti. Şirket Karar defteri’nde işyeri hekimi olarak
görülen işletme müdürünün eşi Dr. Mürşide Şolpan hakkında yaptığımız şikayet
Bolu Valiliği İl İdare Kurulu Müdürlüğü’nce değerlendirildi, iddiamız tespit
edildi ve 17.05.2002 tarih ve 25 Nolu Kararla yargılanması için soruşturma
izni verilip konu hakkında sendikamız bir yazıyla bilgilendirildi. Bolu
Vali’si Mehmet Ali Türker’in imzasını taşıyan ve sendikamıza gönderilen
yazıda, “... işyeri hekimi olmamasına rağmen söz konusu işletme kararlarına
imza atmak suretiyle hekimlik görevini kötüye kullandığı yolunda yeterli
bilgi ve belgenin bulunduğu anlaşıldığından hakkında eylemine uyan T.C.K.nun
240. maddesine göre yargılanmak üzere 4483 Sayılı Memurlar ve diğer Kamu
Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 6. maddesi gereğince SORUŞTURMA
İZNİ VERİLMESİNE karar verildi” denilmektedir.
GÖKÇESU’DA DİRENİŞ ÇADIRINDA
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE
ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI
Gökçesu’da
direnişteki işçilerin çocukları 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk
Bayramı’nda sabah okullarında resmi törenlere katılmışlar öğleden sonra ise
babalarının yanına direniş çadırında Dev.Maden-Sen’in organize ettiği
etkinlikte bulunmuşlardır. Çocuklar burada şiirler okumuşlar, türküler
söylemişler ve oyunlar oynamışlardır. Bolu’dan Eğitim-Sen Yöneticileri ve
Bolu demokrasi güçleri de bu törene katılmışlar çocuklara okul malzemeleri
getirerek dayanışmada bulunmuşlardır. Çadırda düzenlenen gayri resmi 23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenleri okulda düzenlenen resmi
törenlerden daha coşkulu geçmiş ve bunun bilgisini alan okul öğretmeni
çocuklara kızmış, azarlayarak hakaret etmiştir. Konu Bolu Eğitim-Sen Şube
Başkanı’na aktarılmış, Milli Eğitim Müdürü ile görüşülerek bahse konu
öğretmen hakkında soruşturma açtırılmıştır.
HAVZADA CUMHURİYET TARİHİNDE İLK
1 MAYIS DİRENİŞ ÇADIRINDA GERÇEKLEŞTİ
GÖKÇESU MADEN İŞÇİLERİ 15/16
HAZİRAN BÜYÜK İŞÇİ DİRENİŞİNİ SELAMLADI
İşçi sınıfının Birlik
Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs, direnişçi işçilerce direniş
çadırının bulunduğu bölgede (jandarmanın engellemesine rağmen) coşkuyla
kutlanmıştır. Etkinliğe Bolu’dan gelen demokrasi güçleri ile işçilerin
aileleri de katılmıştır. 1 hafta önce başlayan hazırlıklarda Madenci İşçi
Korosu oluşturulmuş ve koro Marş ve Türküler söyleyerek provalar yapmıştır.
Ancak yoğun bir şekilde başlayan yağmurun kesilmemesi sonucu hazırlanan
programın bir kısmı gerçekleştirilememiştir. Yağmur altında sadece günün
önemiyle ilgili bir konuşma yapılıp, ardından çadırlarda ve üstü kapalı
çardaklarda 1 Mayıs işçi marşı ve türküler söylenmiş, “YAŞASIN 1 MAYIS –
YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI” sloganları atılmıştır. Yoğun jandarma
ablukası altında gerçekleşen kutlama, Gökçesu tarihinde ve mevcut
direnişteki işçiler arasında ilk olma özelliği de taşımaktadır.
Gökçesu Maden
İşçileri, 15/16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 32. yıldönümüne,
kendilerinin başlattıkları mücadelenin 1. yıldönümüne hazırlanırken DİSK
Başkanlar Kurulu 3-5 Haziran’da yaptığı toplantıda, Büyük İşçi Direnişinin
yıldönümünde Tuzlada grevdeki Limter-İş üyelerini ve direnişteki Gökçesu
Maden İşçilerini ziyaret etme kararı almıştır. 16 Haziran Pazar günü Ankara,
Zonguldak Devrek, İstanbul Tuzla ve Bolu’dan gelen demokrasi güçleri büyük
bir dayanışma örneği sergilemiş, direniş çadırında 500’den fazla dayanışmacı
15/16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ni hep birlikte selamlamışlardır. Ayrıca
direnişteki Gökçesu Maden İşçileri 16 Ağustos’da araçlarla Bolu’ya gelerek
KESK’in İstanbul’dan Ankara’ya doğru yürüyen kadrolarını karşılayıp
dayanışmada bulunmuşlardır.
MÜCADELE 1. YILINDA KARARLI BİR
ŞEKİLDE SÜRÜYOR
DAYANIŞMA KAMPANYASI BÜYÜYOR
2001 yılının Haziranında başlayan mücadele 1 Haziran itibariyle 1. yılını
geride bırakmış oluyor. Sendikamız, geçen süreç içerisinde varolan bütün
olanaklarını seferber ederek mücadelenin başarıyla sonuçlanmasına
çalışmıştır. Başlatılan Dayanışma Kampanyası çerçevesinde direnişte bulunan
58 üyemiz ve ailelerinin aylık asgari giderleri karşılanmaya çalışılmıştır.
Ankara ve Bolu’dan sonra 9 Temmuz’da Zonguldak/Kilimli ve Devrek’te yapılan
toplantılarla burada da Gökçesu Maden İşçileriyle Dayanışma Kampanyası
başlatılması kararı alınmıştır. Ayrıca İsveç’te Yusuf Küpeli kendi çabasıyla
bir kampanya yürütmekte, bu kampanyayı İsveç, Norveç, Danimarka ve
Finlandiya’da yayınlanan gazetelere makale yazarak ve çeşitli örgütlerle
görüşerek güçlendirmeye çalışmaktadır. Bugüne kadar gerçekleşen kampanyalar
içinde çok farklı olan SES Ankara Şubenin yaptığı işçilerin resimlerinin
bulunduğu kartpostallardan, SES Ankara Şube Tiyatro grubu’nun 19 Nisan’da
oynadığı “Aşk Grevi” adlı oyundan, Bolu Demokrasi Güçlerinin 25 Nisan’da
gerçekleştirdiği, “Gökçesu Maden İşçileriyle Dayanışma Şenliği”nden ve ODTÜ
çalışanları ve öğrencilerinin 31 Mayıs’ta Mimarlık Anfisi’nde düzenlediği,
“Gökçesu Maden İşçileriyle ODTÜ’lülerin Dayanışma Gecesi”nden
bahsedebiliriz. Tüm bu gerçekleşen etkinliklerin geliri olduğu gibi Gökçesu
Maden İşçilerine aktarılmıştır. Sağlık problemi olan işçi ve ailelerin
sorunları Bolu’da ki dayanışmacı dostlarımız tarafından çözülmeye
çalışılmaktadır. Direnişimizin başladığı günden bu yana basın’a, gazeteci,
yazar ve aydınlara peyderpey bilgi aktarılmakta, kamuoyuna yansıtılması için
dayanışma talebinde bulunulmaktadır. Ne yazık ki bugüne kadar Ulusal
Basın’ın köşe yazarlarından Radikal’de 2 kez Murat Çelikkan, yerel basın
içinde Bolununsesi Gazetesi’nden Hikmet Manaz, Nejat Yaraş, ve Sinan
Gökdemir ile Cumhuriyet’ten Rujhat Avşar’ın dışında kimse değinmemiştir.
İŞÇİLERİN SOSYAL GÜVENCESİ
KALMADI – YEŞİL KART İÇİN BAŞVURULDU
7 Haziran 2002 tarihinde 6 aylık ücretsiz izin
süreleri dolan işçiler artık ilgili SSK yasası gereği, SSK Primi ödenmediği
için SSK’nın hastanelerinde hiçbir hizmetten yararlanamayacaklar. İşçiler ve
ailelerinin sağlık problemleri sendikanın ilişkileri çerçevesinde Bolu ve
Ankara’daki doktor ve hastanelerde gayri resmi olarak çözülmeye
çalışılmaktadır. Ayrıca YEŞİL KART için Mengen Kaymakamlığına, çocukların
bakımı içinse Sosyal Hizmetler Bolu İl Müdürlüğüne başvurulmuştur.
ŞİMDİ ÇALIŞAN
SENDİKA ÜYESİ İŞÇİLER SENDİKADAN İSTİFA ETTİRİLİYOR
İşverenin üretim yaptığı ocaklarda çalışan
işçiler, Dev.Maden-Sen’in kamu makamları nezdinde işverenin aleyhine
kullanmasına fırsat vermemek için sendikadan istifa ettirilmemiş ve
ellerinden imzalı belge alınmıştı. Şimdi ise işçiler 5’er 10’ar kişi halinde
notere gönderilerek istifa ettirilmektedir. Kocaeli’de Bölge Çalışma
Müdürlüğü’ne yapılan şikayetlerimiz ise sonuçsuz kalmaktadır. Çünkü işimi
kaybedeceğim kaygısıyla büyük bir tehdit altında bulunan işçi müfettişlere
işverenin talimatı doğrultusunda istifa ettiğini söylememekte ve bu durum ne
yazık ki belgelenememektedir.
Gökçesu Maden İşçileri araçlarla 16 Ağustos’ta Bolu’ya gelmişler ve KESK’in
İstanbul’dan Ankara’ya doğru yürüyen kervanını selamlamışlardır.
SON SÖZÜ DİRENENLER SÖYLER
Gökçesu Maden
İşçileri tüm güçleriyle bir kez daha haykırıyor; Gökçesu Maden İşçileri
direniyor..! Gökçesu Maden İşçileri Sınıf kardeşlerine güveniyor..!
|