K
E
S
K
TARIM ORKAM - SEN İ Z M İ R ŞUBESİ
Ana Sayfa Genel Merkez Şube Yönetim Duyurular Belgeler Arşiv Araştırma Platform

ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ, GÖREVLERİMİZ VE SENDİKAL ANLAYIŞIMIZ

Ekonomi ve siyasette dışa bağımlı izlenen politikalar ile gemisini yüzdürmeye çalışan ülkemizde, bu geminin su aldığını ve çok fazla açılamayacağının ve geminin batacağının işaretleri izlenen mevcut politikalar ile göstermektedir.

 

Emekçilere ve halka yönelik bir saldırı programı niteliğindeki bu politikaların IMF ve AB kaynaklı olması, verilen taahhütler neticesi ve uyum projeleri doğrultusunda “Kamusal alanın daraltılıp, kamu hizmetlerinin tasfiyesi ve özelleştirilmesi ile” iyice açığa çıkan ve Kamunun küçültülmesi doğrultusunda değişik kurumlardan 185 Bölge Müdürlüğünün kapatılması ile somutlanan (şimdilik) bu program açıktır ki; Kamu çalışanlarına zorunlu emeklilik, yeni atamalar-sürgünler ve işsizlik olarak dayatılırken, bu hizmetlerden yararlanan halk kesimlerine ise artık “paran kadar hizmet al” denmektedir. Tasarruf gerekçesi ile uygulamaya konulan bu programın sonucunda da Bölge Müdürlüklerine ait hizmet binalarının, lojmanlarının, sosyal tesis ve benzeri tesisler ile taşıt ve demirbaşların satımı da hedeflenmektedir. Kamu çalışanlarına çıkarılan bu acı reçete karşılığında ise amaçlanan IMF’ye olan borçların daha rahat ödenebilmesine zemin hazırlamaktır.

 

Son çıkarılan ve adaletsiz ücret sistemini iyice pekiştiren “Eşit işe eşit ücret” kararnamesi ile de, Kamu Emekçilerini iyice açlık ve sefalete iten Yönetenler, Emek örgütleriyle pazarlık yapmama ve Çalışma hayatını tek yanlı düzenleme tutumunu sürdürmenin de duruşunu sergilemektedir.

 

Kısaca; genel tablonun verileri ve sürekli gündeme gelen programların, Kamu Emekçilerinin lehine işlemediği açıktır. 12 yıldan bu yana her türlü  baskı ve engellemeye karşın örgütlü mücadelenin araçları olan Sendikalarını kuran ve geliştiren Kamu Emekçileri, kendileri açısından olumsuz bu gelişmeleri ve programları etkisiz bırakmak ve  kendilerine insanca yaşamanın koşullarını oluşturacak ve geleceğin daha aydınlık olmasına zemin hazırlayacak olan bu günleri iyi değerlendirmek ve programını yapmak sorumluluğuyla karşı karşıyadır.

 

4688 Sayılı Kamu Görevlileri Yasası ile, 12 yıldan bu yana sürdürdüğümüz Sendikal Hak ve Özgürlükler Mücadelesinin yeni bir dönemi ve süreci ifade ettiğini hepimiz söylüyoruz. Yeni bir dönem ve süreç olarak belirlenen bu noktada; yapılanmamızı ve kendimizi ileriye dönük tekrar programlamamız zorunlu hale gelmiştir. Sendikamızı; bu yeni döneme ilişkin yapılandırma ve ileriye dönük olarak hazırlama sorumluluğunu alanlar; doğaldır ki bu doğrultuda yapılması gerekenleri belirlemeli ve ona uygun bir duruş sergilemelidir.

 

Sendikamızın I. Olağan Genel Kurul Açış konuşmasında; “Tarım Orkam-Sen yasa sürecinden sonra oluşturduğu yapıyı daha da geliştirmesi için 6 aylık bir zamanı gerektiği gibi kullanamamıştır. Gösterilen çaba ve güçlerimizin azami ölçüde seferber edilmesine karşın bu çabanın yeterli olmadığını söylemek durumundayım. Bu gün hizmet kolumuzda (Tarım ve Orman) yaklaşık 30 bine yakın çalışanın halen Sendikasız olması gerçekten de bu çabanın yeterli olamadığını ve çalışmaların bütünlüklü yürütülmediğini göstermektedir. Bunun nedenleri sorgulandığımızda ise öncelikli olarak;

1-       Özellikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığındaki yapılanma ve bunun getirdiği olumsuzluklar ile ortaya çıkan baskı ve sürgünlerin etkisi.

2-       Orman Bakanlığında ise sistemli bir baskı ve uygulamanın olmamasına karşın kimi bölgelerde ve yerel birimlerde bu baskıların gündeme gelmesi.

3-       Meslek ayrımcılığı konusu,

4-       Sendikal yapıyı ve bu doğrultudaki çalışma anlayışımızı, sorumluluk alan tüm kademesindeki arkadaşlarımızla ortak bir duruş haline getirmedeki noksanlığımızı belirleyici olmuştur.

 

Sendikal mücadelede önümüzde hiçbir zaman rahat bir ortam bulamadık. Zaten her türlü Hak almanın bir mücadele sürecinden geçtiğini hele hele 12 yıldan bu yana yoktan var edilen bir Kamu Emekçileri hareketinin hiçbir engelle karşılaşmadan Yasa sürecinden sonra devam edeceğini de hiç kimse düşünemezdi. Yönetenlerin ve Bakanlıklardaki mevcut durumun bu anlamıyla (özellikle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının) dikensiz gül bahçesi olmasını zaten beklemiyorduk. Diğer yandan örgütlenme çalışmalarında çok öne çıkmayan ve çalışmalarımızı az da olsa etkileyen fakat Sendikamızın geleceğine yönelik bir olumsuz nokta olmaması açısından meslek ayrımcılığının yok edilmesi konusunda tüm üyelerimize ve Genel Kurula büyük sorumluluk düşmektedir. Emek Mücadelesi içinde ve işkolumuzda geçmiş dönemlerde kimi birimlerde hakim kılınmak istenen teknik-tali memur ve benzeri ayrımlara nasıl karşı çıkıldıysa, bugünde Tarım ve Orman emekçisi ayrımına karşı uyanık olmak ve lafını edildiği yerde mahkum etmek durumundayız” diyerek, konunun önemine dikkat çekmiştir.

 

2-3 Mar 2002’deki bu ilk Genel Kurulumuzda yaşanan olumlu ve dinamik havanın; aynı ölçüde meslek ayrımcılığını giderme, bu anlamda Genel Kurula katılan delegelerimizi kaynaştırma ve süreci birlikte örme tavrında eksiklikler taşıması da ayrı bir gerçekliğimizdi. Genel Kurulda oluşan bu tablonun söz konusu ayrımın devam ettirilmesi gibi bir sonuç çıkarması herkesin üzerine düşeni bu noktada yapmaması ve bu ayrımdan ne kadar beslenebilirim gibi kaba bir anlayışın etkili olmasını geçici de olsa sağlaması istenilen bir durum değildi. Ancak; sonuç ne olursa olsun temsiliyetler açısından bakıldığında meslek ayrımcılığının bu anlamda önüne set çekememe ve istemeyerek de olsa Genel Kurul Sonuçlarının bu şekilde oluşmasında sorumluluk alan bizlerin öncelikle bir özeleştiri yapmasının yerinde olduğunu sanıyorum....

 

Değerli dostlarım, önümüzdeki dönemde bütün bu yaklaşımların ve değerlendirmelerin ışığında görevlerimiz ve hedeflerimiz de ortaya çıkmaktadır.

 

-         Halen sendikasız durumda olan ve bütün Kamu Çalışanlarına ulaşıp üye yapmayı, örgütlemeyi önüne koyan bir yapılanma ve anlayışın temel alınması,

 

-         Ortak paydası Kamu Çalışanı olun bu alandaki çalışmada; tüzüğümüzde ifade edilen dil, din, ırk, cinsiyet, siyasal farklılık, mesleksel ayrım gibi noktaların gözetilmeden kitleselliğin sağlanması,

 

-         31 Mayıs 2002 tarihiyle esas alınacak olan ve iş kolarında yetkili Konfederasyonun belirleneceği bu sürenin, söz konusu tarih itibariyle bitmeyeceği, Kamu emekçilerinin Haklılık temelinde buraya kadar getirdiği “fiili ve meşru mücadele hattının” bundan sonra da sürdürüleceği ve yetki almanın her şey demek olmadığının anlatılması

 

-         iğneyle kuyu kazmaya benzeyen ve Sendikal alanın temel çalışması olan ÖRGÜTLENMEYİ hedeflemeyen ve örgütlenme derdi olmayan bir anlayışın terk edilmesi,

 

-         Siyaset yapılması, Sendikal alanımızın gerçekliği üzerinden ve sendikal kimliklerimizle yapılması ve bunun da açık bir ifadeyle Kamu Emekçilerinin Siyasetinin yapılmasında somutlanması gerçeğinin kavranması hepimizin ortak görevi olmalıdır.

 

Bu ortak görevlerimizi iyi yapalım ki;

 

-         Bu süreçte haklarımız Grevli-Toplu Sözleşmeli Sendika ve özgürlüklerimiz için mücadele eden Kamu Emekçileri kazansın

 

-         İçinde çalıştığınız sektörün olumsuz ve dışa bağımlı politikalarla küçültülmesi, yok edilmesinin önüne, geçmek için mücedele edenler kazansın,

 

-         Demokrasinin olmadığı yerde Sendikal hakların tam olarak kullanılamayacağının ve insan haklarının olmadığının gerçeği kavrayanlarla birlikte verilen Demokrasi Mücadelesi kazansın,

 

-         IMF ve AB’nin saldırı programlarına karşı ülke bağımsızlığını savunan, mücadele eden ve Ne Amerika, ne Avrupa Birliği Demokratik Bağımsız Türkiye diyenler kazansın.

 

-         Bu ülkede emeği ile geçinen ve üreten işçi, çiftçi, küçük esnaf ile birlikte ülke gelirinden en az payı alan kamu emekçilerinin ortak mücedele temelinden oluşturduğu / oluşturacağı birlikteliklerin sermayeye ve yönetenlere karşı verdiği emek mücadelesi kazansın,

 

 

Evet Değerli Arkadaşlarım, Kazanmak Zorundayız.

 

-         Tabanın söz ve karar sahibi olması

 

-         Sınıf ve kitle sendikacılığı

 

-         Siyasal Partilerden, Hükümetlerden, İdareden Bağımsız olabilme ilkelerinin korunması ve sürdürülmesi doğrultusundaki Temel ilkelerimizi gözeterek kazanacağız. Çünkü; Haklıyız ve Biliyoruz ki;

 

Haklılık er geç kazandıracaktır.

Mücadele edenler hep kazanmazlar ama

Kazananlar hep mücadele edenlerdir.

 

Unutmayalım ki; bu günlerde bizleri, yarınlarda da çocuklarımızı yaşanabilir bir ülkede yetiştirmek istiyorsak KAZANMAK ZORUNDAYIZ.

 

Dostça Kalın.

 

 

   Sezai KAYA

(Genel Başkan)